Mimarlık_Üzerine_Deneme_Yazıları

6 Nisan 2008 Pazar

tartışma sorusu

Tartışmaya şu soru sorularak başlanabilir: Yereli nasıl tanıyoruz? Baktığımız nesneyi neden ve nasıl yerel olarak tarif edebiliyoruz ve de soruya şöyle devam edilebiliriz, günümüzde küresel çağdan ve modernitenin artık kendi üzerine katlandığını varsaydığımız bir noktada yerelden hala bahsedebilir miyiz?
Dünyanın anlamını hala koruduğu bir dünya hayali ya da onu geri kazanma çabası bizi yereli üretme zorluyor. Bu zorlama çoğu zaman ve kaçınılmaz olarak muhafazakarlığımızı da yeniden yeniden üretmemizi sağlıyor. Bu muhafazakarlık anlamlandıramadığımız nesneleri görmeyi reddetmekle sonuçlanıyor. Bu durumda ya yasaklıyoruz ya da yokmuş gibi davranıyoruz (Anıtlar günümüzde birer kapitone noktası olarak düşünülebilir. Yani bir anlam üretmek ya da üretilmiş anlamı kaybetmemek ve iletişim kurabilmek için herkesin üzerinde uzlaştığı varsayılan bir nokta üretmek ve o noktayı üzerinde uzlaşılan anlama raptiyelemek. Anıtlar bu noktalar olarak okunabilir belki… örn. Demokrasi anıtı, Atatürk anıtı, Süleymaniye Cami vs.).
Durum komik bir şekilde 1984 hikayesi olarak da okunabilir. Görmek istemediğimizi belgelerden, gazetelerden, tvden yani dilimizden çıkartıyoruz. Dilimizden atmaya çalıştığımız öteki ise her seferinde tekrar geri dönüyor. Kamusal alanda bizi uzlaşmaya zorluyor. Kamusal alanı ise her türlü denetim mekanizmasını kullanarak kapamaya çalışmak ise yararsız gibi gözüküyor. Her seferinde bir sızıntı oluyor. Bu sızıntının en önemli üreticilerinden birisi metropol. Denetimi imkansızlaştıran iletişim ağı ve mobilite metropolü metropol yapan şey. Metropolde yereli üretmek ise sızıntılara verilen tepkilerimizden birisi. Bildik, tanıdık olanı üretme çabası dünyanın anlamını kaybetme korkularımızdan birisi
Setlerimizin bir gün üzerimize yıkılması yerine kamusal alanı denetleyebileceğimiz fikrinden vazgeçip onu çoğaltmaya/üretmeye çalışmak verimli bir düşünme alanı olmalı

Hiç yorum yok: