Mimarlık_Üzerine_Deneme_Yazıları

30 Aralık 2008 Salı

deneme notları II

Türkiye’de mimarlık tarihçilerinin içinde bulunduğu bir açmaz vardır. (Geçmişi) bilmek zorundadırlar ama bilmek zorunda kaldıkları bilgi onları daima geciktirir. Yani tarihleri vardır ama daima gecikmiştir. Erken Cumhuriyet dönemi tarihçileri kendilerini var edebilmek için yıkmak zorunda oldukları geçmişlerini kendilerine özgü bir tarih yaratabilmek, meşruiyetlerini kanıtlamak için tekrar üretir. Bu sayede, yüceltilen “klasik” dönemin sonrasındaki “yozlaşma/bozulma” dönemini ancak Cumhuriyet’in ortadan kaldıracağını ve Batı’nın eriştiği gelişmişlik düzeyine böylece ulaşılabileceğine ilişkin inanç, mimarlık tarihi yazımına da doğrudan damgasını vurur.

16 Aralık 2008 Salı

Mimarlık Tarihi Yazmak İçin Bir Giriş Denemesi

Tarih yazımının başladığı an tarihselliğin farkına varıldığı andır. Artık tarih ile geçmiş arasında bir fark olduğu kabul edilir. Bu fark sayesinde geçmiş, üzerine konuşulabilir hale gelir. Bu olanağı sağlayan tarih metnidir. Tarih (metni), tarihçinin masasında yazdığı ve kurguladığı geçmiştir.
Tarihçinin dolaşıma soktuğu ürün (metin), farklı güç ilişkileri ağında anlamlandırılır. Tarihçinin kurgusu mutlak veya verili değildir. Bu ilişki ağları metnin anlamını defalarca bozar, dağıtır ve toplar. Bu ağ içinde dolaşıma giren metnin anlamını sabitlemek, yani geçmişi dolaysızca ve saydam bir şekilde temsil ettiği varsayılan ürünün/tarih metninin nicelik olarak sayısını azaltmak, arzusunda olan disiplin edici söylemlerin/iktidarın çokluğu sabitlenmek istenen anlamın sayısını çoğaltır. Bu niceliksel artış ürünü aşkınlaşmak yerine dünyevileştirir.
İktidar tek ve bütün bir gövde değil; akış halinde farklı ve tekil pratiklerin yan yana gelmesi, bağlanması, çakışması ve hiyerarşik olarak sıralanmasıdır. Eğer geçmiş, az çok bu olumsal pratiklerin kesişmesi olarak anlaşılıyorsa, tek bir pratiğin sonucu bu pratiklere katılan aktörlerin amacına indirgenemez. Sistemdeki aktörler duruma ayrı ayrı katkı yaparlar. Örneğin; ortaya çıkan bütünü biz milliyetçilik olarak adlandırırız. Ama unutulmaması gereken milliyetçiliğin de farklı güç ilişkileri ile yan yana gelerek başka güç ilişkilerini oluşturduğudur. Vurgusu milliyetçilik ile başlayan ve bir tür sorun çözücü olarak işlev gören tarih yazımın yerine kaynağa/köke hiç indirgenmeyen bir anlatı yazılabilir.